hidden

Destinasyonu Keşfedin!

Tarih ve Doğa Harikası

Bursa

CumalıKızık
Mirası
Dünya
Unesco

Cumalı Kızık



UNESCO Dünya Mirası Listesinde Bursa ve Cumalıkızık: Osmanlı İmparatorluğu'nun Doğuşu
Bursa’nın tarihi alanlarından Hanlar Bölgesi, Sultan Külliyeleri ve Cumalıkızık Köyü’nün; Unesco Dünya Miras Listesi’ne alınmasına yönelik; Bursa Büyükşehir Belediyesi, Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü çalışmalarıyla hazırlanan dosya 1 Şubat 2013 tarihi itibariyle, UNESCO Dünya Mirası Merkezi Sekreterliği’ne Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla iletilmiştir. 2014 yılı 15-25 Haziran tarihleri arasında Katar’ın başkenti Doha’da gerçekleştirilen Dünya Miras Komitesinin 38. Dönem Toplantısında Kültürel kategoride “Bursa ve Cumalıkızık: Osmanlı İmparatorluğunun Doğuşu” Dünya Miras alanı, Orhangazi Külliyesi ve çevresini içine alan Hanlar Bölgesi, Hüdavendigar (I. Murad) Külliyesi, Yıldırım (I. Bayezid) Külliyesi, Yeşil (I. Mehmed) Külliye, Muradiye (II. Murad) Külliyesi ve Cumalıkızık Köyü olmak üzere altı bileşen Dünya Miras Listesi’ne girmiştir.
Cumalı Kızık Köyü
Cumalıkızık Köyü UNESCO Dünya Miras Listesindedir. Cumalıkızık vakıf köyü olarak kurulmuştur ve bu özelliğini yerleşim dokusu, konut mimarisi ve yaşam biçimine yansıtmıştır. Uludağ’ın kuzeyindeki dik etekler ile vadilerin arasında sıkışıp kalan yöre köylerine, bu konumlarından dolayı ”kızık” adı verilmiştir. Köylerin birbirlerinden ayrılması için de dereye yakın olanına Derekızık, Fidye verene Fidyekızık ve Kızık köylerinden topluca gidilerek cuma namazı kılınan köye de Cumalıkızık adları verilmiştir.
İNKAYA ÇINARI
Adını Osmanlı Devleti’nin ilk köylerinden biri olan İnkaya Köyü’nden almıştır. 600 yıllık tarihi çınar muhteşem görünümü ile dünyaca ünlüdür. Çapı 3, yüksekliği ise 35 m. olan bu anıt ağaç, 13 ana kola sahiptir. Dalların kalınlığı 3-4 metreyi bulan çınar, 9,2 metrelik çevresiyle Türkiye’nin en yaşlı ağaçlarından biridir. İnkaya Çınarı, Bursa’ya yolu düşen yerli ve yabancı turistlerin uğramadan geçmediği önemli bir semboldür.
Anadolu Arabaları Müzesi
Tofaş Bursa Anadolu Arabaları Müzesi, Türkiye’nin ilk ve tek Anadolu Arabaları Müzesi’dir. Umurbey Mahallesinde, İpeker Ailesine ait olan, toplam 17.000 metrekarelik bir alanda kurulu olan ipek fabrikası, Tofaş tarafından restore edilerek 28 Haziran 2002’de müze olarak ziyarete açıldı. Müzede bulunan arabalar; Anadolu’daki binlerce yıllık araba sanayi ve kültürünün canlı ve etkili köşe taşları, Anadolu tasarım tarihinin değerli ve anlamlı ürünleridir. Müzede 2600 yıl öncesine ait bir tekerlekten yola çıkılarak, Tofaş tarafından üretilen motorlu araçlara kadar bir zaman tüneline girilir. Orjinali Balıkesir’de olan Üçpınar Tümülüsü ve kazı çalışmalarını gösteren duratranslar karşılar ilkin ziyaretçileri. Bu tümülüsün içerisindeki araba ve tekerlek parçaları müzenin başlangıç noktasını oluşturur. Müzede at arabası ve fayton imalatının yapıldığı tamamen orjinal malzemelerden oluşan bir imalethane yer alır. Bu müze “yeni ustaların, eski ustalara” bir teşekkürüdür. Müze bahçesinde 300 yıllık tarihi çınar, 200 yıllık karadut, onlarca ağaç, bitki, çiçek ve çim alanlar yer alır. 19. ve 20. yüzyıl yapımı Kozaklık Binaları, 15. yüzyıla ait, 18. yüzyıla ait Eski Türk Evi bahçede yer alan önemli yapılardır. Kaynakça: Bursa İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü
Hanlar Bölgesi
Bu Bölge ve Bölgedeki tüm hanlar UNESCO Dünya Miras Listesindedir. Erken Osmanlı döneminde yapılan 668 yıllık geçmişiyle Hanlar Bölgesi, Bursa’da çarşı yapısının nasıl oluştuğunu göstermesi açısından önemlidir. Bu bölgedeki hanlar; Koza Han, Fidan Han, Pirinç Han, İpek Han, Emir Han, Geyve Han, Galle Han, Çukur (Kütahya) Han, Kapan Han, Tuz Han’dır.
Bursa Kalesi
Bursa Kalesi’nin yapılışı M.Ö. 1. yüzyıla dayanır. Bugün surların uzunluğu 2 km. kadardır. Çakırhamam ile Tophane arasında biri yuvarlak diğeri dört köşe iki burç vardır. Tophane, Orduevi ve Endüstri Meslek Lisesinin bulunduğu alan, Yıldız Kahve’ye kadar doğal bir set halindedir. Kalede 5 adet kapı bulunmaktadır. Bunlar Hisar Kapı, Kaplıca Kapısı, Zindan Kapısı, Pınarbaşı Kapısı, Yer Kapı’dır. (Kaynak: Bursa İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü arşivi)


Destinasyonu Keşfedin!

Tarih ve Doğa Harikası

Bursa

Cami
Ulu
Bursa

Bursa Ulu Cami



Bursa Ulu Cami, Orhan Gazi Parkı’nın bulunduğu geniş bir alana, Yıldırım Bayezid zamanında, 1396-1400 yılları arasında yapılmıştır. Osmanlı camileri arasında çok kubbeli anıtsal yapıların ilkidir. Ulu Cami’nin on iki büyük dört köşeli paye üzerine oturan 20 kubbesi bulunmaktadır. Yıldırım Bayezid’in 1396 Niğbolu zaferinden sonra Ulu Cami inşaatına başlanmıştır. Caminin inşaatı bittikten sonra ilk namazı aralarında Yıldırım Bayezid, Molla Fenari, Emir Sultan’ın da olduğu cemaate Somuncu Baba kıldırmıştır. Ulu Cami’nin ilk imamı, Mevlid’in yazarı Süleyman Çelebidir. Caminin içinde kubbenin altında yer alan şadırvanın on altı köşeli havuzu ve üç çanaklı fıskiyesi vardır. Mimber kapısı üzerindeki kitabe, caminin bitiş tarihini 802 (1399-1400) yılları olarak göstermektedir. İki minaresi olan caminin batıdaki minaresi Yıldırım Beyazid zamanında, doğudaki minaresi ise Çelebi Sultan Mehmed tarafından yaptırılmıştır. Timur istilasında tahrip edilen cami, bu yıllarda tamir edilmiş, en büyük onarımı ise 1855 depreminden sonra yapılmıştır. Yapılış tarzı açısından Osmanlı mimarisinde özgün bir yapı olan Ulu Camii, 55 x 69 metre ölçülerinde, dikdörtgen planlı bir yapıdır. Toplam iç alanı 3.165 metrekaredir. Türkiye’deki Ulu Camilerin en büyüğüdür. On iki ayak üzerine yirmi kubbe ile üzeri örtülmüş olan caminin ortasındaki kubbenin üstü açıktır. Son yıllarda bu açıklık camla kaplanmıştır. Duvarları tümüyle düzgün kesme taş ile örülmüştür. İmam odası bitişiği doğu kapısı tarafında yüksekçe bir yere asılan siyah örtü, Kâbe kapısının örtüsüdür. Mısır Seferi’nden sonra halife olan Yavuz Sultan Selim, Kabe’nin örtüsünü İstanbul’dan gönderilen yeni örtü ile değiştirmiştir. Yavuz, eski örtüyü ise Bursa’ya getirtip Ulu Cami’ye hediye etmiş ve kendi elleri ile taşıyıp asmıştır. Saf altın iplik ile üzerine ayetler işlenmiş olan örtü, yüzyıllar boyu kararmadan kalmıştır, ancak caminin rutubet alması üzerine işlemeleri dökülmüş olduğundan günümüzde ayetler ancak parlak ışık altında görülebilmektedir. 14. yüzyıl izlerini taşıyan sekiz sıraya düzenlenmiş istalaktitleri, dış yan köşelerde kum saati biçimli sütunceleri ile zengin görünümlü olan mihrap 1751 yılında tamamlanmıştır. Mihrabın sol tarafında mihrabı yapan Mehmet ustanın adı yazılıdır. Ceviz ağacından yapılmış ve siyah renge boyanmış olan minber, eşine az rastlanır bir sanat eseridir. Kapısı üzerinde bulunan 0.40 x 1 metre boyutlarındaki kitabede, Yıldırım Bayezid’in emri ile 1400 yılında tamamlandığı belirtilmektedir. Minber, Manisa da Saruhanlı İshak Bey’in 1379 tarihli Ulu Camii minberini yapan Antepli Hacı Mehmet b. Abdülaziz el Dukki’nin eseridir. Bu bilgiyi veren yazı, minberin sağ korkuluğunda dikey olarak yazılmıştır. Kündekari sanatının etkileri görülen eser, tutkal ve çivi kullanılmadan geometrik şekilde oyularak birbirine geçme tekniği ile meydana getirilmiştir. Doğu yüzünde bazı çıkıntıları vardır ve bunların güneş sistemi ile gezegenler olduğu söylenir. Üzerindeki işlemeler ile minber, Osmanlı mimari üslubuna geçişin önemli eserleri arasındadır. Zarif sekiz sütun üzerine oturan yüksek ve sade müezzin mahfili 1549 yılında yaptırılmıştır. Mahfilin karşısındaki ayağa yerleştirilmiş yuvarlak tek parça mermerden oyulmuş taş kürsü, 1815 yılında yaptırılmıştır. Caminin doğu, batı ve kuzey yönünde olmak üzere üç kapısı vardır. Bu kapılardan kuzey ve batı yöndekiler yeni olup, doğudaki kapı kanatları camiyle aynı dönemde yapılmıştır. Ahşap kanatları ceviz ağacındandır. Bazı yerleri bozulmuş olmasına rağmen, günümüze kadar sağlam olarak gelebilmiştir. Oyma ve geçmeli geometrik motiflerle süslü kanatlar, caminin minberine uygun olarak 16. yüzyılın karakteristik özelliğini taşımaktadır. Kuzey yönündeki avluya açılan taç kapısının görümünü, eserin heybetini bir kat daha artırmaktadır. Kavsarası on bir sıra düzenlenmiş istalaktitlerden oluşmakta, parlak nişinin etrafını geniş ve sade bir silme dolanmaktadır. Caminin pencereleri biçim ve ölçü bakımından her cephede farklı olup, söveleri düz mermerlidir. Pencere alınlıklarında “nefeslik” denilen küçük açıklıkları bulunmaktadır. Güney duvarındaki bir alt sıra pencereler, sonradan kapatılmıştır. Üst sıra pencereler, alt sıra pencerelerle aynı eksen üzerinde değildir. Duvar kalınlıkları birbirinden farklıdır. Doğu 2.80 metre, batı 3.10 metre, kuzey 2.40 metre ve güney duvarı ise 2.20 metre kalınlığındadır. Ulu Cami’nin iç duvarlarını süsleyen levhaların çoğunun altında, hattatının imzası bulunmaktadır. Büyük çoğunluğunun eksikleri Hattat Şefik Bey tarafından düzeltilmiş veya yeniden yazılmıştır. Cami içinde 13 ayrı yazı karakteri ile 41 ayrı hattat tarafından, duvara yazılmış 87 levha halinde 192 adet yazı mevcuttur. Ayrıca çok değerli saatler, şamdanlar ve Kur’an-ı Kerim’ler bulunmaktadır. Cami avlusunda üç şadırvan bulunmaktadır. Cami içerisindeki şadırvanın, Osmanlı Devleti’nin ilk yıllarında Türklerin suya olan ilgilerinden kaynaklanarak tasarlandığı tahmin edilmektedir. On altı köşeli havuz, üç çanaklı fıskiyeden sekiz kol halinde dökülen sularla dolarak musluklara dağıtılmaktadır. Mihrap ekseni ile her üç kapının ekseni şadırvanın merkezinde birleşmektedir.


Destinasyonu Keşfedin!

Tarih ve Doğa Harikası

Bursa

Uludağ
Harikası
Doğa

Uludağ



ULUDAĞ TARİHİ Antik çağın ilk tarihçilerinden Herodot (MÖ 490-420) yazdığı Herodot Tarihi isimli kitabında Uludağ, "Olympos" olarak geçer ve Olympos'ta Lydia kralı Kroisos'un oğlu Atys'in yaşadığı trajediyi anlatır. Herodot'tan 400 yıl sonra Amasya doğumlu coğrafyacı Strabon (MÖ 64-MS 21) yazdığı 17 kitaptan oluşan Coğrafya isimli kitabında Uludağ, Olympos ve Mysia Olympos'u olarak geçer. Strabon; "Mysia" isminin aslının Lydia'lılarda gürgen ağacı anlamına gelmekte olduğunu belirtir. Roma İmparatorluğu'nda resmi din hıristiyanlık olduktan sonra Uludağ'da 3. yüzyıldan sonra keşişlerin yaşadığı ilk manastırlar kurulmaya başlanmış ve manastırlar 8. yüzyılda sayıca en üst seviyeye çıkmıştır. Uludağ'da Nilüfer çayı ile Deliçay arasındaki vadi ve tepelerde 28 manastır kurulmuştur. Orhan Gazi Bursa'yı uzun bir kuşatmadan sonra teslim almış ve dağdaki keşişlerin yaşadığı manastırların bir kısmı terk edilirken[1], bazılarının yerlerine Doğlu Baba, Geyikli Baba, Abdal Murat gibi müslüman dervişlerin inziva yerleri olmuştur. Bursa'nın fethinden sonra Türkler dağa "Keşiş Dağı" ismini vermişlerdir. 16. yüzyılda Bursa'ya gelen Alman seyyah Reinhold Lubenau Uludağ'ın Türklerin eline geçtikten sonra keşişlerin sadece gündüzleri ibadet için dağa çıktıkları ve manastırların harç kullanılmadan taş duvarlarla yapıldığını belirtir. "Olympos Mysios" veya "Keşiş dağı", 1925 yılında Bursa Vilayeti Coğrafya Cemiyeti'nin girişimleri ve Osman Şevki Bey’in önerisi ile "Uludağ" adını almıştır.(wikipedia)


Uludağ Konumumuz

Video İle keşfedin!

KEŞFEDİN

Sizi Dinliyoruz!

Sizin Beğeniniz Bizim için Çok Önemli. Her İnternette Her Paltformda Verdiğiniz Yüksek Puanlar İçin Teşekkür Ederiz.

image
9,1
  • 10
image
4,3
  • 5
image
4,0
  • 5

image

TATİLDE YENİ TREND

© 2019 TRENDLİFE HOTELS 2021. All rights reserved.

Created by: wesAJANS